Haberler

Avukat Iyaz Çimen Depremzedelerin Hukuksal Hakları 5. Bölüm

6 Şubat’ta meydana gelen ve hepimizi derinden sarsan depremin yaralarını sarmak için herkes seferber oldu. Devlet, kurumlar, şirketler, dernekler 7’den 70’e herkes var gücüyle çalışıyor. Peki depremzedelerin hakları neler? Hak kaybı yaşanmaması için hukuki olarak nelere dikkat edilmeli? Bu konunun detaylarını Avukat Iyaz ÇİMEN’le konuştuk. Iyaz ÇİMEN’in SAĞLIK HUKUKU yönünden açıklamalarından öne çıkan detaylar şöyle…

SAĞLIK HUKUKU YÖNÜNDEN

a- Tıbbi Müdahalelere Rızanın Verilmesi

Depremde enkazdan çıkarılan kişiler için damar yolu açılmasından başlayarak muayene ve tedavi işlemleri tıbbi müdahale niteliğindedir. Tıbbi müdahaleye rıza vermek kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır ve eğer kişinin bilinci açık, ayırt etme gücü yerindeyse ve erginse sadece kendi rızası aranır. Eğer kişinin bilinci açık değilse veya bilinci açık olmasına rağmen ayırt etme gücü yerinde değilse acil tıbbi müdahaleler için kişinin veya yasal temsilcisinin rızası aranmaz. İvedilikle yapılmadığı takdirde telafisi mümkün olmayan zararlar doğacaksa, müdahalenin yapılmaması yaşam veya organ kaybıyla sonuçlanacaksa acil tıbbi müdahale gereği söz konusudur. Acil olmayan tıbbi müdahaleler ise depremde yaralanıp hastanede tedavisi sürdürülecek hastalar bakımından gerekli olabilir, bu hâlde ayırt etme gücü bulunmayan hastanın yasal temsilcisinin rızası alınmalıdır. Eğer kişinin bilinci açık ve ayırt etme gücü yerinde ise ancak ergin değilse bu hâlde acil tıbbi müdahaleler için veliye veya vasiye erişilemediği takdirde sadece kişinin kendi rızası yeterli olur, acil olmayan tıbbi müdahaleler için kişinin hem kendi rızası hem de yasal temsilcinin (veli veya vasi) rızası gereklidir.

b- Sağlık Hizmetlerinin Sunulması ve Genel Sağlık Sigortası

Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun’un 10. maddesi gereğince depremin gerçekleşmesinden dolayı yaralanan, engelli hale gelen veya hastalananlar ile her türlü kurtarma, barındırma, yardım, söndürme, sevk ve dağıtım işlerinde çalışanlardan yaralanan, engelli hale gelen ya da hastalananlar en yakın hastaneye veya tedavi yerlerine sevk edilirler. Mülki ve askerî hastane ve tedavi yerleriyle umumi, mülhak, hususi bütçeli idarelere, belediye, gerçek ve tüzel kişilere ait bütün hastane ve tedavi yerleri bunları hemen kabul ve tedavi etmeye mecburdurlar. Resmî hastane ve tedavi evlerinde bulunanlara parasız bakılır. Resmi hastane ve tedavi evlerinde yer olmaması veya tedavi imkânı bulunmaması gibi sebeplerle zorunlu olarak özel hastanelerde yapılan tedavi ücretleri sonradan bu kanun uyarınca ödenir. 5510 sayılı Kanunun 75. maddesi gereğince –normal şartlar altında prim ödeme yükümlülüğü bulunan– genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlık hizmetleri, deprem hâlinde Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından sağlanmaya devam edilir. SGK deprem nedeniyle 8-13 Şubat 2023 tarihlerinde aşağıdaki önlemleri aldığını duyurmuştur: Afet bölgesinde ikameti bulunan Genel Sağlık Sigortası kapsamındaki kişilerin sağlık raporu ile alınacak ilaç ve sürekli kullanılan tıbbi malzemelerin bir defaya mahsus olarak Sağlık Uygulama Tebliği kuralı kapsamında reçetesiz temin edilmesi, 5510 sayılı Kanunun 69/1/b hükmü gereğince;

a. Afet bölgesinde bulunan SGK ile sözleşmeli sağlık hizmeti sunucularına başvurularında muayene katılım payından muaf tutulması,

b. “Sosyal Güvenlik Kurumu Kapsamındaki Kişilerin Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokol” kapsamında SGK ile sözleşmeli eczanelerden veya “Ayakta Tedavide Kullanılan Hazır Tıbbi Malzemelerin Teminine İlişkin Sözleşme” kapsamında SGK ile sözleşmeli merkezlerden ayaktan veya sağlık raporuna istinaden kullanacakları ilaç veya sürekli kullanılan tıbbi malzemeler için ilaç, reçete ve tıbbi malzeme katılım paylarının alınmaması, 06.02.2023 tarihi öncesinden kaynaklanan ve henüz tahsil edilmemiş muayene katılım paylarının daha sonra tahsil edilmek üzere ertelenmesi, 05.02.2023 tarihine kadar afet bölgesinde ikameti bulunan vatandaşların SGK ile sözleşmeli eczane/merkezlerden temin edilmiş ilaçları veya tıbbi malzemelerinin bitiş tarihlerinin 06.02.2023 tarihi olacak şekilde düzenlenerek kişilerin ilaç ve tıbbi malzeme temin etmelerinin sağlanması, Afet bölgesinde faaliyet gösteren tüm sağlık hizmeti sunucularının Ocak-Şubat 2023 dönemlerine ait fatura/reçete teslim süresi ile son günü 31.03.2023 tarihinden öncesi olan itirazlar ile itiraz değerlendirme komisyonuna ilişkin sürelerin 31.03.2023 tarihi mesai saati bitimi

ne kadar uzatılması. 06.02.2023 tarihi itibarı ile bu illerde ikamet eden özel sevk kurallarına tabi olan 5510 sayılı Kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının (c)bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentleri gereği genel sağlık sigortası kapsamında yer alan vatandaşlarımızın olağanüstü hâl süresince, bu illerde veya nakledildiği illerde diyaliz tedavileri için “doğal afet provizyonu” alınarak Kurumla sözleşmeli tüm sağlık hizmeti sunucularına doğrudan veya sevkle müracaat edebilmeleri hususlarına ilişkin gerekli düzenlemeler yapılmış olup işlemler bu kapsamda yürütülecektir. Afet bölgesinde ikamet edenlerin kronik hastalıkları nedeniyle kullanmış oldukları ilaç ve tıbbi malzeme teminine ilişkin raporlardan, 01.01.2023 tarihi ve sonrasında süresi bitmiş/bitecek olan tüm kronik hastalık rapor süreleri 30.06.2023 tarihine kadar uzatılmıştır. İkameti afet bölgesinde olmamakla birlikte son üç ay içerisinde afet bölgesinde bulunan eczanelerden ilaç temin etmiş kişilerin MEDULA sisteminde kayıtlı bulunan raporlarına istinaden bir defaya mahsus olmak üzere reçetesiz ilaç temin edebilmeleri sağlanmıştır.

c- Ölümün Tespiti ve Ölünün Adli Muayenesi ile Kimliklendirilmesi

Ölümün gerçekleşip gerçekleşmediği ancak bir hekim muayenesiyle kesin olarak anlaşılabilir. Ölenlerin adli muayenesi ve kimliğini belirleme işlemleri Ceza Muhakemesi Kanunu madde 86’ya dayanarak gerçekleştirilir. Bu maddeye göre “Engelleyici sebepler olmadıkça ölü muayenesinden veya otopsiden önce ölünün kimliği her suretle ve özellikle kendisini tanıyanlara gösterilerek belirlenir ve elde edilmiş bir şüpheli veya sanık varsa, teşhis edilmek üzere ölü ona da gösterilebilir. Ölünün adlî muayenesinde tıbbî belirtiler, ölüm zamanı ve ölüm nedenini belirlemek için tüm bulgular saptanır. Bu muayene, Cumhuriyet savcısının huzurunda ve bir hekim görevlendirilerek yapılır.” Dolayısıyla deprem bölgesinde öleni teşhis edebilecek kişiler olmadığında ölenin kimliklendirilmesinde parmak izi, diş gibi bulgular özellikle önem taşır. Ölünün adli muayenesi Cumhuriyet Savcısı huzurunda bir hekim tarafından yapılır. Kimliği tespit edilemeyen ölülerin DNA örneklerinin, görüntülerinin alınarak uygun koşullarda saklanması daha sonra kimliklendirme yapılabilmesi için gereklidir. Muayenesi ve kimliklendirmesi yapılmadan gömülmüş bir ceset için daha sonra inceleme ancak Cumhuriyet Savcısı veya mahkeme kararıyla yapılabilir. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 87/4’e göre “Gömülmüş bulunan bir ceset, incelenmesi veya otopsi yapılması için mezardan çıkarılabilir. Bu husustaki karar, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından verilir. Mezardan çıkarma kararı, araştırmanın amacını tehlikeye düşürmeyecekse ve ulaşılması da zor değilse ölünün bir yakınına derhâl bildirilir.” Deprem sırasında gerçekleşmiş bir doğumun ardından yenidoğanın öldüğü tespit edildiğinde yenidoğanın doğduğunda sağ mı ölü mü olduğunun belirlenmesi gereklidir. Yenidoğan sağ doğup öldüğü takdirde nüfus siciline doğum ve ölüm bildiriminde bulunulması gerekirken ölü doğduğu takdirde nüfus siciline kaydı gerçekleştirilmez. Ayrıca sağ kalan anne veya babanın hak sahipliği de buna göre belirlenir. Yaşama yeteneği olmasa da doğduğunda yaşam belirtileri göstermiş olduğu belirlenen bir yenidoğanın sağ doğduğu kabul edilir. Ceza Muhakemesi Kanunu madde 88’e göre “Yeni doğanın cesedi üzerinde adlî muayene veya otopside, doğum sırasında veya doğumdan sonra yaşam bulgularının varlığı ve olağan süresinde doğup doğmadığı ve biyolojik olarak yaşamını rahim dışında sürdürebilecek kadar olgunlaşmış olup olmadığı veya yaşama yeteneği bulunup bulunmadığı saptanır”.

d- Ölüden Organ ve Doku Nakli Yapılması

Ölüden organ ve doku nakli ile cesetlerin bilimsel araştırma amacıyla muhafaza edilmesi, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun’da düzenlenmiştir. Ölüden organ ve doku alınabilmesi için usulüne uygun biçimde düzenlenmiş resmi veya el yazısıyla vasiyetname bulunmadığı takdirde, “sırasıyla ölüm anında yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası veya kardeşlerinden birisinin; bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının muvafakatiyle” organ veya doku alınabilir. Ölü, sağlığında kendisinden ölümünden sonra organ veya doku alınmasına karşı olduğunu belirtmişse organ ve doku alınamaz. Aksine bir vasiyet ibraz edilmedikçe, kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular ölenin yakınlarının rızası aranmaksızın alınabilir. Ayrıca ilgili yasanın 14. maddesinin dördüncü fıkrasına göre “Kaza veya doğal afetler sonucu vücudunun uğradığı ağır harabiyet nedeniyle yaşamı sona ermiş olan bir kişinin yanında yukarıda sayılan kimseleri yoksa, sağlam doku ve organları, tıbbi ölüm hâlinin alınacak organlara bağlı olmadığı 11 inci maddede belirlenen hekimler kurulunun raporuyla belgelenmek kaydıyla, yaşamı organ ve doku nakline bağlı olan kişilere ve naklinde ivedilik ve tıbbi zorunluluk bulunan durumlarda vasiyet ve rıza aranmaksızın organ ve doku nakli yapılabilir”. Dolayısıyla deprem bölgesinde ölen kişinin sağlam doku ve organları, bu depremde yaralanıp da yaşamı organ ve doku nakline bağlı kişilere tıbbi zorunluluk ve aciliyet hâlinde vasiyet ve rıza aranmaksızın nakledilebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir