Haberler

Avukat İyaz Çimen Depremzedelerin Hukuksal Hakları anlatıyor 3. Bölüm

Avukat Iyaz Çimen ülkemizin bir numaralı gündemi olan depremden zarar gören vatandaşların İDARE HUKUKU açısından mağduriyet yaşanmaması için uyarılarda bulundu.

AVUKAT IYAZ ÇİMEN DEPREMZEDELERİN HUKUKSAL HAKLARI HAKKINDA AÇIKLAMALARDA BULUNDU

Avukat Iyaz Çimen ülkemizin bir numaralı gündemi olan depremden zarar gören vatandaşların hukuksal haklarına ilişkin konusunda açıklamalarda bulundu. Açıklamasında: ‘ Ülkemiz 6 Şubat 2023 sabahına büyük bir deprem felaketiyle uyandı. Kahramanmaraş merkezli deprem, on ilimizde yıkımlara, can kayıplarına, ağır hasarlara sebebiyet verdi. On ilde olağanüstü hâl ilan edildi. Ülkemizin jeolojik yapısı, ne yazık ki bizi depremle birlikte yaşamayı öğrenmeye ve onun etkilerini en aza indirmeyi başarmaya zorluyor. Bugünkü yazımda ‘ İDARE HUKUKU ‘açısından vatandaşların haklarına değinmek istiyorum’

 İDARE HUKUKU YÖNÜNDEN

– Deprem Nedeniyle İdari Yargıda Açılabilecek Tazminat Davaları Afetler genel anlamda sorumluluğu ortadan kaldıran mücbir sebep olarak nitelendirilmekle birlikte, afetler öncesinde öngörülmesi gereken tedbirlerin alınmaması veya afet sonrası idare tarafından yürütülmesi gereken kamu hizmetlerinin yürütülmemesi veya yetersiz olması durumunda idareler aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açmak mümkündür. İdarenin depremle ilgili yükümlülükleri farklı aşamalara göre üçe ayrılabilir:

– Deprem Öncesi Önlemler:

Depremlerin hangi bölgelerde ve hangi şiddette olabileceğine ilişkin veriler uzun zamandır bilimsel olarak saptanabilir niteliktedir ve idarenin yürüttüğü ilgili tüm kamu hizmetlerini bu riski gözeterek yürütmesi gerekir. Bu açıdan, afetle ilgili mevzuat oldukça geniş bir kapsama sahiptir. Sadece AFAD ile ilgili mevzuata göre değil, imar, kentsel dönüşüm gibi önleyici tedbirlerin yanı sıra depremin gerçekleşmesinden sonrasına ilişkin de önceden belli tedbirlerin alınması gerekir. Yapı denetiminin mevzuatta öngörüldüğü şekilde gerçekleşmemesi, kaçak yapılar, imar düzenlemelerinde ve ruhsatlar verilirken deprem bölgesi olmanın dikkate alınmaması gibi uygulamalar idarenin sorumluluğunu gündeme getirebilecektir. İdare, doğrudan yapıları inşa eden kişi olmamakla birlikte, başta yapı denetimini gereği gibi ve mevzuata uygun şekilde yapmaması nedeniyle sorumlu tutulabilecektir. Yapının imar barışından yararlanması idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Danıştay kararlarında da belirtildiği gibi, idarenin sorumluluğu açısından davada dikkate alınacak hususlar şunlardır: zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı. Deprem öncesi önlemlerin hangisinde hizmet kusuru bulunduğuna göre açılacak davanın davalısı da değişecektir. Bununla birlikte, adli yargıdan farklı olarak idari yargıda yanlış hasım gösterilmesi hâlinde mahkeme dava dilekçesinin tespit edilecek gerçek hasma tebliğine karar verir. Bu tür davalarda genellikle kusurun baştan net biçimde saptanması güç olabildiğinden ve bilirkişi raporlarına göre değişebileceğinden ilgili tüm idarelerin davalı gösterilmesi yolu tercih edilir.

– Deprem Ertesi Arama ve Kurtarma Faaliyetleri

Deprem sonrası arama kurtarma faaliyetleri özellikle binaların yıkılması durumunda ani ve etkili müdahale gerektiren faaliyetlerdir. Depremde yıkılan yapılar sebebiyle enkaz altında kalan kişilerin aranıp kurtarılması başta olmak üzere afet hâlinde duruma müdahale ederek kriz yönetimi, 15.07.2018’de yayımlanan 4 no’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine göre İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Başkanlığına (AFAD) bırakılmıştır. Depreme müdahale, deprem riski yönetimi ve deprem koordinasyon ve müdahale hazırlığın gereği gibi ve zamanında yerine getirilmemesine dayanan zararlardan AFAD ve dolayısıyla İdare sorumludur. Aynı zamanda 7269 sayılı kanun uyarınca depreme hızlı ve acil müdahale konusunda valilikler de yetkilendirilmiştir. Kurtarma ekiplerinin geç gelmesi, yeterli sayıda olmaması, gerekli teçhizatın bulunmaması veya yetersiz olması gibi durumlar da hizmet kusuruna yol açar. Benzer şekilde, arama kurtarma faaliyetlerinin niteliklerinde yaşanan sorunlar veya göçükte önlemler alınmaması nedeniyle zararın artması hâlinde de dava açılabilecektir. Bu konuda yine tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı, idarenin kayıtları dışında yazılı belgelere başvurulması gerektiği unutulmamalıdır.

 Deprem Sonrası Sağlık, Gıda, Barınma, Ulaşım, Haberleşme gibi

Haklara Erişimin Sağlanması Deprem sonrasında depremden zarar gören kişilerin öncelikle sağlık hizmetlerine erişimi, gıda, barınma, ısınma ve haberleşme gibi kamu hizmetlerine erişiminin yeterince sağlanmaması da deprem nedeniyle idarenin sorumluluğuna yol açabilecektir. Elbette sorumluluğun saptanmasında deprem koşulları dikkate alınacak ve örneğin hastanede yaşanan yoğunluk nedeniyle triyaj kuralları doğrultusunda öncelik uygulanması kabul edilebilecekse de normal koşullarda gıda temini konusunda idarenin yükümlülüğü olmamasına karşılık deprem sonrası bu konuda idarenin pozitif yükümlülüklerinin daha fazla olduğu kabul edilecektir. Zarar gören depremzedenin idarenin yeterli olmaması nedeniyle kendi olanakları veya sivil toplum örgütlerinin yardımı sayesinde maddi zarar görmemiş olması manevi zarar görmesinin önünde engel değildir. Bu şekilde maddi zararı azalmışsa da var olan zararı yine de talep edebilir.

– İdari Yargıda Açılacak Dava Ne Zaman Nerede Açılmalıdır?

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir (1) yıl ve herhâlde eylem tarihinden itibaren beş (5) yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi hâlinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir” hükmü yer almaktadır. İdarenin deprem durumunda sorumlu tutulabileceği tüm faaliyetleri idari eylem olarak nitelendirilmektedir. Gerekli önlemleri almamak şeklindeki sorumlulukta olumsuz/ihmali eylem söz konusu iken yürüttüğü hizmette kusur olması da idari eylem olarak nitelenir. Bu nedenle yapılacak başvurunun bu eylemin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içinde belediye, valilik, İçişleri Bakanlığı ve ilgili olabilecek bakanlıklara yapılması gerekir. Ancak, zarar ile idare arasındaki illiyet bağının sonradan anlaşılması hâlinde öğrenme tarihi bu tarih olarak kabul edilecektir. Örneğin ancak ceza yargılamasında gerekli denetimlerin yapılmadığı ve yapının mevzuata aykırı olduğu öğrenilmişse bir yıllık süre bu tarihten itibaren başlayacaktır. Bununla birlikte, deprem sonrası destek hizmetlerinin iyi işlememesi nedeniyle açılacak tam yargı davalarında süre ihmali eylem tarihinden itibaren başlayacaktır. Başvurunun açıkça reddedilmesi veya otuz gün içerisinde cevap verilmemesi hâlinde bu tarihten itibaren altmış gün içerisinde davanın açılması gerekir. Dava, İYUK 36/b gereğince depremin olduğu yerin bağlı bulunduğu İdare Mahkemesinde açılır.

– İdari Yargıda Açılacak Davalarda İspat

İdari yargıyı diğer yargı kollarından ayıran önemli bir özellik de yazılı yargılama yapılması ve bu nedenle ispat araçlarının farklılaşmasıdır. İdari yargıda hâkimin aktif konumu (re’sen tahkik) ilkesi geçerli olduğundan hâkim tarafların iddialarını ispat araçları ile yetinmek zorunda olmamakla birlikte, tanık dinleme gibi olanaklara sahip olunmadığından konuyla ilgili yazılı delillerden yararlanabilecektir. Tazminat davaları özelinde tanık beyanları önemli olabildiğinden ispat konusunda bu duruma özellikle dikkat etmek gerekir. Bu nedenle deprem bölgesinde tutulan hasar tespit raporları, kurtarma faaliyetleri veya diğer kamu hizmetlerinin durumuna ilişkin tutulan tutanaklar, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ve diğer meslek örgütlerinin hazırladığı somut bilgi içeren raporlar, ceza davalarında veya soruşturmalarda alınan ifadeler, varsa fotoğraf ve kamera kayıtları gibi delillerin sunulması gerekir. Bunlardan hasar tespit raporlarının sağlıklı ve gerçeğe uygun şekilde tutulması, fotoğraflarda zamanın belli olması özellikle önemlidir.

– Açılacak Davada Tazminat Miktarı

İdari yargıda tazminat miktarının hesaplanması adli yargıda olduğu gibidir. Maddi tazminat miktarının hesaplanmasında zararın kapsamı, idarenin kusurunun niteliği ve kusur oranı ile idare tüm önlemleri alsaydı ortaya çıkabilecek zarar oranı, sigorta veya müteahhit tarafından ödenen bir tazminat olup olmadığı gibi unsurlar dikkate alınır. Tüm bu unsurların dava açma aşamasında kesin olarak bilinmesi mümkün olmadığından genellikle davada talep edilen miktar bilirkişi raporundan sonra miktar artırma dilekçesi ile artırılmaktadır. İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasına göre, “tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir” Adli yargıdaki ıslah kurumundan farklı olarak idari yargıda bu imkân sadece bir defa kullanılabilecektir. Yine adli yargıdan farklı olarak, engel bir hüküm bulunmadığından manevi tazminat miktarının da artırılması mümkündür. Ancak manevi tazminata faiz işletilip işletilemeyeceği konusunda içtihatta farklılıklar olabilmektedir, dava dilekçesinde talep edilmesi yerinde olur.

– Yapıyı İnşa Eden Müteahhide veya Kamu Görevlilerine Açılan Soruşturma veya Ceza Davaları İdari Yargıdaki Davaları Nasıl Etkiler?

Ceza sorumluluğu ile idarenin mali sorumluluğu kural olarak birbirinden farklı iki sorumluluk türüdür. Ceza sorumluluğu şahsi bir sorumlulukken idari yargıda açılan davada idarenin sorumluluğu anonim niteliktedir, doğrudan hangi kamu görevlisinin kusuru olduğunun tespit edilememesi idarenin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacaktır. Bununla birlikte, idari yargının yazılı olması nedeniyle hem soruşturma hem kovuşturma aşamasındaki deliller tazminat davası için delil olarak son derece önemlidir.

– Devlet Memurlarının Hakları:

7269 sayılı kanun 12. Maddesinde deprem felaketinde ölen malul kalan memurlar ile yine 657 sayılı yasaya göre memurlar ve mirasçılarına tazminat ikramiye avans gibi çeşitli yardımlar verilmesini hükme bağlamıştır. Bu hakların memurlar tarafından istenmesi unutulmamalıdır. Öte yandan bazı kamu görevlileri açısından (ör: öğretmenler için İLKSAN’dan) ölüm veya yaralanma hâlinde verilecek tazminat ve çeşitli adlarla verilen ikramiyeler de ilgili idarelerden talep edilmelidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir