E- BORDRONUN HUKUKİ NİTELİĞİ
1. ÜCRET BORDROSU
Bilindiği üzere, ücretlerin gider niteliği kazanabilmesi için muhasebe kayıtlarına doğru bir şekilde kaydedilmesi büyük önem taşımaktadır. Ücret giderleri ile ilgili öncelikle yasal kesintilerin ayrıntılı gösterildiği işçi ücret bordrosu düzenlenir, daha sonra ücret tahakkuk kaydı yapılarak kanuni defterlere kaydedilmek yoluyla muhasebeleştirilir. Bu işlemlerde asıl sorumluluk işverenlere düşmektedir.
İşverenin işçiye yaptığı iş karşılığında yaptığı ödemeyi, bütün vergi ve kesintilerle beraber gösteren ve işçinin çalıştığı süre boyunca sistematik ve dönemsel olarak düzenlenen belgeye maaş bordrosu veya ücret bordrosu adı verilir. Maaş bordrolarında işçi ücretinden yapılan tüm kesintiler ve bunların oranlarının yanı sıra, işçiye yapılan ek ödemeler de gösterilir.
Ücret, Prim, İkramiye ve Bu Nitelikteki Her Türlü İstihkakın Bankalar Aracılığı İle Ödenmesine Dair Yönetmelik m. 10. uyarınca; “Türkiye genelinde çalıştırdıkları işçi sayısının (Değişik ibare:RG-21/5/2016-29718) en az beş olması halinde, çalıştırdıkları işçiye o ay içinde yapacakları her türlü ödemenin kanunî kesintiler düşüldükten sonra kalan net tutarını, bankalar aracılığıyla ödemekle yükümlüdürler.“ Bu bağlamda, ücretlerin banka kanalı ile ödenmesi sonucu yukarıda belirtilen Kanun maddesi gereğince bordroya imza atma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, ücret bordrosu ile hesap pusulası aynı değildir. Uygulamada sık sık karıştırılmasının sebebi ise, şekil şartlarının neredeyse aynı olmasından kaynaklanmaktadır. Ücret bordrosunun dayanağı 5510 sayılı Kanun olmakla birlikte hesap pusulasının dayanağı 4857 Sayılı Kanun olup, ücret bordrosu kurumlara ibraz edilmek üzere düzenlenir. Ücret bordrosundan sigortalının aylık brüt ücretinden yapılan tüm kesintiler ile net ücreti anlaşılır. Hesap pusulası ise işçiyi aydınlatmayı amaçlar ve işçi aylık hesap pusulasında brüt ücreti ve yapılan tüm kesintileri görür, işçinin ücretinin bankaya yatırılması halinde bu kesintileri başka türlü görme şansı bulunmamaktadır. İşveren her ay için işçilerine ayrı ayrı hesap pusulası düzenleyerek vermek zorundadır, vermediği takdirde 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 102. maddesinin (b) bendi gereğince idari para cezası uygulanır.
2. ÜCRET BORDROSU DÜZENLENMESİNİN USUL VE ESASLARI
Ücret ödeme/tediye bordrosu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 86. maddesinde belirtilen prim belgelerini doğrulayan belgelerdendir. Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin Ücret Tediye Bordrosu başlıklı 105. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; “İşverenler, Kuruma verdikleri prim belgesinde yazılı olanları doğrulayıcı nitelikte olmak ve Kanun’un 102. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinin beş numaralı alt bendinde sayılan hususları içerecek şekilde aylık ücret tediye bordrosu düzenlemekle yükümlüdürler.”
5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesinin birinci fıkrasının (e) bengi uyarınca; “İşverenler tarafından ibraz edilen aylık ücret tediye bordrosunda; işyerinin sicil numarası, bordronun ilişkin olduğu ay, sigortalının adı, soyadı, sigortalının sosyal güvenlik sicil numarası, ücret ödenen gün sayısı, sigortalının ücreti, ödenen ücret tutarı ve ücretin alındığına dair sigortalının imzasının bulunması zorunludur.”
Ücret bordrosu İş Kanunu‘nun 37. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre: “İşveren işyerinde veya bankaya yaptığı ödemelerde işçiye ücret hesabını gösterir imzalı veya işyerinin özel işaretini taşıyan bir pusula vermek zorundadır. Bu pusulada ödemenin günü ve ilişkin olduğu dönem ile fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatil ücretleri gibi asıl ücrete yapılan her çeşit eklemeler tutarının ve vergi, sigorta primi, avans mahsubu, nafaka ve icra gibi her çeşit kesintilerin ayrı ayrı gösterilmesi gerekir.”
Ücret bordrosu düzenlememesi veya usulüne uygun düzenlenmemesi halinde, delil olarak kabul edilmediği gibi yasalar gereğince usulsüzlük cezası ve idari para cezaları uygulanması da söz konusu olabilmektedir.
3. ÜCRET BORDROSUNUN HUKUKİ NİTELİĞİ VE YARGITAY YAKLAŞIMI
İşçi fazla çalışmasını tanık dâhil her türlü delille ispat edebilirken, yükümlülüklerini yerine getirdiğini iddia eden işveren ise işbu iddiasını yazılı deliller ile ispat etmek zorundadır. Bu kapsamdaki delillerin başında ise ücret bordroları gelmektedir.
İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Sahte olduğu ispat edilmemiş ücret bordrosunda yazılı hususların aksi, ancak yazılı deliller ile ispat edilebilir. Örneğin; işçinin imzası bulunan ücret bordrosunda fazla mesai tahakkuku bulunması durumunda, bordroda yazılı olandan daha fazla alacağı bulunduğunu iddia eden işçi, bu iddiasını sadece yazılı deliller ile ispat edebilir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazı kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir.
Yargıtay’ın birçok kararında, işçinin imzası bulunan ücret bordrosunda fazla mesai tahakkukunun bulunmaması halinde dahi, fazla mesai hesaplamalarında bordro bulunan ayların dışlanması gerektiğine karar verilmiştir. Zira, her ay farklılık gösteren ve farklı tutarlarda yazılmış olan tahakkuklar karşısında, tahakkuk bulunmayan aylarda fazla mesai çalışmasının da bulunmadığı kabul edilmelidir. İşçinin imzasının bulunması ve herhangi bir ihtirazı kayıt ileri sürülmemiş olması kaydıyla, ücret bordrosunun bulunduğu aylara ilişkin tanık beyanlarına göre fazla mesai hesaplaması yapılması mümkün değildir.
Ücret bordrosu, mutlak bir ispat kuvvetine sahip olan, aksi ispat edilemeyecek şekilde kesin delil niteliğinde bir belge değildir. İşçinin imzasının buluğu bordrolar kapsamında dahi, mahkeme tarafından bordroda yazılı hususların aksinin kabul edilmesi mümkündür.
Yargıtay’ın yerleşik görüşüne göre, işçilerin fazla mesai ücretini talep etmesine engel olacak şekilde her ay sembolik rakamlarda fazla mesai tahakkuku bulunan ücret bordrolarında, bordro hilesi bulunduğunun kabulü gerekir. Bordro hilesinin bulunduğu durumlarda, gerçekte daha fazla çalışma yaptığını iddia eden işçinin bu iddiasını her türlü delil ile ispat etmesine imkân tanınmaktadır.
Yargıtay tarafından kabul gören bir diğer bordro hilesi türü ise, gerçekte daha fazla ücret alan işçinin, asgari ücret üzerinden sigorta kaydının yapılmış olması ve bordrolarında temel ücretinin asgari ücret olarak gösterilmiş olmasına rağmen, her ay farklı tahakkuklar adı altında maaşına eklemeler yapılarak gerçekte aldığı ücrete tamamlanması durumudur. Bu durumda da bordro hilesinin kabulüyle, işçiye bordroda yazılan hususların aksini her türlü delil ile ispat etme imkânı sağlanmaktadır.
4. E- BORDRO VE E-BORDRO UYGULAMASINA DAİR HUKUKİ MÜTALAA
4857 sayılı İş Kanunu m. 37 uyarınca; işveren işyerinde veya bankaya yaptığı ödemelerde işçiye ücret hesabını gösterir imzalı veya işyerinin özel işaretini taşıyan bir ücret pusulası tebliğ etmek ve imzalatmak zorundadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu m. 102 uyarınca; her ay geçerli ücret bordrosu düzenlemeyen işverenler hakkında her bir geçersiz ücret pusulası için aylık asgari ücretin yarısı tutarında idari para cezası uygulanır. Belirtilen madde uyarınca; işçinin maaşının makbuz karşılığında veya banka kanalıyla ödenmesi halinde, bordroda işçinin imzası bulunması zorunlu değildir, tebliğ edilmesi yeterlidir. E- bordro üzerinden gönderilen ücret pusulaları, ihtar, ibraname gibi yazışmalar aksi yönde bir düzenleme olmadığından Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca geçerlidir. Belirtmek gerekir ki, işveren yönünden; davaların lehine sonuçlanması için, maaşları bankadan ödeyerek, bordroyu tebliğ etmek yeterli değildir. Zira, işçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğinde kabul edilmektedir. Elektronik ortamda aynı sonuca ulaşmanın yolu ise, personelin e-imza ile e-bordroyu imzalamasıdır. Mahkemeler, personel ile e-bordro kararlaştırılan bir sözleşme varsa, e-bordro ile tebliğleri kesin delil kabul edebilmektedir.
E-bordronun esasen e-posta servislerinden işlevsel anlamda ciddi farkı olmamakla birlikte, bir takım güvenlik tedbirleri anlamında işçilere tebligatı mümkün kılmaktadır. E-bordro adreslerinin, tebligat amaçlı kullanılabilmesi için iş sözleşmesinde kararlaştırılması veya işçiden alınacak muvafakat ile bir ek protokol çerçevesinde işçiden rızasının alınması gerekmektedir. Bu amaçla, her personele bir tane e-bordro adresi temin edilmesi de gerekecektir. İşveren bildirimleri bundan böyle işçilerin kendilerine ait münhasır e-bordro adreslerine yapacaktır.
5. E-BORDRO UYGULAMASININ GÜNCEL HUKUKİ DURUMU VE EKSİKLERİ
Mevzuatımız uyarınca, e-bordro adresi kullanma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle, işçiler için bu uygulama zorunlu tutulamaz ve iş akdinin de feshedilebilmesi için haklı neden oluşturmaz. Belirtmek gerekir ki, işçi ile işverenin aralarında e-bordro kullanımı ile ilgili olarak her zaman anlaşabilir.
Yargıtay 7. HD., E. 2015/6408, K. 2016/5789, T. 9.3.2016 sayılı ilamında; ‘’Somut olayda, davalı cevap dilekçesinde yapılan fazla çalışmalara ilişkin “İK Online” adli bir sistem bulunduğunu bildirerek çalışma sürelerinin bilgisayardan tespit edilebileceğini beyan etmiştir. Mahkemece bu yön üzerinde durmadan sonuca gidilmiştir. Yapılacak iş bir bilgisayar uzmanına davacının kullandığı bilgisayar üzerinden inceleme yaptırarak çalışma saatlerini belirleyip fazla çalışma alacağını hesaplayıp kararı davacının temyiz etmemesi nedeniyle davalı yararına oluşan kazanılmış hak da dikkate alınarak çıkacak sonuca göre karar vermektir. O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır’’ görüleceği üzere e-bordroların değerlendirmeye alınmadan karar verilmesi bozma sebebi olarak görülmüştür.
Sonuç olarak; hukuk kuralları, teknoloji ile paralel düzlemde hareket ediyor olsalar da; hukuk kuralları teknolojik gelişmelerin gerisinden gelip, teknolojik gelişmelerin yasal zeminini oluşturmaktadır. Bu bağlamda, yeni bir süreç olan e-bordro uygulaması hakkında yerel mahkemelerin verdikleri kararlar az sayıda olsa da, çok yakında işçilik alacaklarından ötürü e-bordro sistemi kullanılarak yapılan bildirimlerin geçerlilikleri üzerine hukuki tartışmaların yapılacağı açıktır.
Stj. Av. Doğukan Saygıner